Tüm semavi dinlerin reddettiği, insanları bunalımların eşiğinde intiharlara götüren, evler yıkıp ocaklar söndüren, materyalizm ve kapitalizmin destek verdiği bir sömürü sistemi olan faiz….

Faiz; diğer adlarıyla riba ve tefecilik; borç veren kişinin, alacağını tahsil ederken, verdiği değerden fazlasını tahsil etmesidir

Faiz ve tefecilik sisteminde; faizle borç alan kişi, çalışır, ancak kârını, bazen de sermayesini üstüne koyarak borcunu öder Bazen ödeyemez kavga eder Bazen hapse düşer, bazen icraya düşüp, evini ocağını kaybeder Bazen faizli borcunu ödemek için, başka başka faizlere bulaşarak çıkmazlara girer Bazen toplumda izzet ve şerefini kaybederek, “üçkağıtçı ve yalancı" mührünü yiyerek, toplum dışı kalır Bazen de bunalıma girip, ya başkalarının canına veya kendi canına kıyar

Faizle borç verip, tefecilik yapanlar ise; paralarına güvenip, tembelliğe düşerler Helâlinden çalışanlar, Allah'ın sevgilisi olurken; onlar, şeytana sevgili olurlar İnsanlara, paraları kadar kıymet verip, insanlıktan uzaklaşırlar Ve bu tür insanlar, haram kazançlarına kılıf bulmak için "faiz de bir alışveriştir" diyerek, dini istismar ederler Günümüzde biz Müslümanlar arasında, haramlığından çok, faizin oranı tartışılmaktadır. Sanki ‘’oranı düşük olursa caizmiş gibi’’ bir algı oluşmuş. Bankaların faiz reklamında da adeta bizlerle dalga geçercesine, güle oynaya, faizli kredi almayı özendiriyorlar. Oranı ne olursa olsun, faiz haramdır. (Pis olanın azı da çoğu da pistir.)

Kendisinin dindar olduğunu zanneden bir adam bir işi için bankaya gider ve onun işiyle ilgilenen memure hanımın sol eliyle çay içtiğini görür ve ona çıkışarak; ‘’ Kızım! Sol el ile bir şey yenilip içilmeyeceğini bilmiyor musun?’’ der. Memure hanım cevabı yapıştırır; Amca! Sağ elimle senin faizinin oranını hesaplıyorum!!!’’ (Sol elle yemek içmek Mekruhtur. Fakat faiz Haramdır.)

Bu konuda Allahü Teala Bakara Sûresi (275 - 281) ayetlerinde şöyle buyurur: ‘’Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin (kabirlerinden) kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, "Alış veriş de faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle, kime Rabbinden bir öğüt gelir de (o öğüte uyarak) faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah'a kalmıştır. (Allah onu affeder.) Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedi kalacaklardır.’’ (275)

(Her ne kadar alışverişteki kar ve faizde alınan fazlalık miktar, sanki aynı gibi algılansa da, alışverişte, ticarette ortada bir mal, emek, üretim, alın teri ve risk vardır. Ama faizde bu sayılanların hiçbirinin olmadığı gibi, çalışmadan, üretmeden, emek vermeden ve risk almadan fakirlerin emeğinden ve alın terinden çalarak, paradan para kazanmak vardır.

‘’Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır (bereketlendirir). Allah hiçbir günahkâr nankörü sevmez. (276)

(Faizde, görünüşte bir artış olduğu gözlemlense de, onun bereketi olmaz. Faizi alan kişiden o parayı Allah, ya kısmen ya tamamen veya aldığının kat kat fazlası olarak, başka bir taraftan zarara uğratmak suretiyle kendisinden çıkartır. Ama sadaka ve zekat verildiği zaman, matematiksel olarak malda bir eksilme olsa da, Allah o mala bereket verir. Bu durum, kaliteli ve bol meyve vermesi için, ağacın dallarını budamaya benzer. Zekat ve sadakası verilen bir malın tükendiğine dair bir haber şimdiye kadar duymadınız ve bundan sonra da duyamazsınız. Fakat faiz, tefecilik ve piyango gibi haram yollardan servet elde edip zengin olanların sonu hep kötü akıbetle neticelenmiştir. Haramda huzur arayan kişiye huzur haram olur.)

‘’Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekatı verenlerin mükafatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır. (277) Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz, faizden geriye kalanı bırakın. (278) Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Rasûlüyle savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, anaparalarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur.‘’(279)
(Bir kimse ‘’harama helal, helale haram’’ der ve böyle inanırsa ( ‘’Bu zamanda faiz haram değil, helaldir’’) derse dinden çıkar. Fakat helal ve haramı olduğu gibi kabul edip, buna aykırı davranırsa dinden çıkmaz ( ‘’Evet bu faiz haramdır’’ der ve buna rağmen faiz alıp vermeye devam ederse dinden çıkmaz) ama günahkar olur. Allahü Teala Kur’an ayetlerinde diğer günahları işleyenleri sadece azap ile korkuttuğu ve o kişiyi sevmediğini belirttiği halde, faiz alıp verenlerin ALLAH VE RASULÜNE KARŞI SAVAŞ İLAN ETTİĞİNİ belirterek, bu işi yapanın adeta Allahü Teala’ya meydan okuduğunu ifade etmiştir. Allah ile savaşan kişinin akıbeti zaten bellidir.

‘’ Eğer borçlu darlık içindeyse ona eli genişleyinceye kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz, (borcu) sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır. (280)

Borçlu olan kişi, borcunun vadesi geldiğinde, hiç geciktirmeden borcunu ödemek zorundadır. Fakat bir mazeret suretiyle ödeyemiyorsa, alacaklıdan mühlet istemesi gerekir. Alacaklı olan kişi, dilerse mühlet verir, böyle yaparsa sevap kazanır. Borçlu kişi, borcunu ödemek niyetinde olduğu halde, imkansızlıktan dolayı borcunun bir kısmını veya tamamını ödemekten aciz kalmışsa, alacaklının da o paraya ihtiyacı yoksa, alacağının bir kısmını veya tamamını ona hibe etmesi, Allah’ın rızasını kazandıran çok güzel bir davranış olur.

‘’Öyle bir günden sakının ki, o gün hepiniz Allah'a döndürülüp götürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı amellerin karşılığı verilecek ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır. ‘’(281)

Netice olarak;

Herkesin dünyadayken yaptığının karşılığını ahirette göreceği ve kul haklarından olan ve kul hakkının Allah tarafından affedilmeyip, hak sahibine bırakılacağı ve ALLAH VE RASULÜNE KARŞI, ‘’SAVAŞ İLANI’’ NİTELİĞİNDE OLAN faizli işlemlerden uzak duralım. Verdiği vesveselere uymamak suretiyle, SAVAŞ İLANINI apaçık düşmanımız olan ŞEYTANA KARŞI yapalım…

Allahü Teala bizleri, Kendisine ve Rasulüne dost, şeytana düşman olanlardan eylesin. Amin…