SEN İSTİYORSUN DİYE OLMAZ!
İnsanlık her geçen gün bilerek ya da bilmeyerek kendisini Tanrının yerine koyuyor ve kendini Tanrı zannediyor. Öyle ki gücü ve kudreti sınırlı olan ve iradesi ancak kendisini yoktan var eden Hz. Allah’ın o iradeyi onaylamasıyla gerçekleşebilen insanoğlu, tüm bunları unutup sahip olduğu geçici nimetlerle kendisini sonsuz güç ve kudret sahibi zannedip iradesinin gerçekleşmesini istiyor! İradesinin önüne bir engel çıkınca ise ders alıp kim olduğunu hatırlamak ve haddini bilmek yerine adeta bir canavar dönüşüyor! Öyle ki, söz de inançlı görünen ve bilinen bir Müslüman dahi, normalde arzu ettiği ve istediği amaca yönelik sebepleri yerine getirse bile sonuç istediği gibi olmayınca çıldırıyor ve isteğine engel olan sebeplere saldırıyor!
İRADE VE KUDRET SIFATLARI
Cenab-ı Allah’ın subütü sıfatlarından ikisi “İrade” ve “kudret” sıfatlarıdır. İrade sıfatı Hz. Allah’ın dilemesi yani istemesi anlamına gelir ki her şey yalnız ve yalnız Allah’ın dilemesi ile olur. Başka bir ifade ide Allah’ın dilemediği hiçbir şey olmaz. Kudret sıfatı ise gücü yetmek anlamına gelir ki yalnız ve yalnız sonsuz ve sınırsız kudret sahibi Hz. Allah’ın gücü her şeye yeter.
İnsanoğlunu en güzel şekilde ve diğer varlıklardan en üstün bir halde yaratan Hz. Allah, insana irade ve kudret de vermiştir. Fakat insanın kudreti yani gücü; duyması, görmesi, bilmesi gibi sınırlı bir seviyededir ve iradesi yani istedikleri de Hz. Allah’ın o isteği onaylamasıyla mümkündür. Başka bir deyişle sadece insan bir şeyi iste diye o şey olmaz! İnsana düşen o şeyin olması için sebepleri yerine getirmesi ve takdiri Hz. Allah’a bırakmasıdır. Çünkü sadece Hz. Allah, bir şeyin olmasını istediğinde “ol!” der ve o şey de “olur!”. İşte bunu bilmek, inanmak ve buna uygun yaşamak imanın gereğidir.
Diğer taraftan insanın iki dünyada da her daim huzur ve mutluluğunu isteyen Hz. Allah bunun gerçekleşmesi için insan isteklerine de sınır getirmiş ve helal haram dairesi içerisinde bir yaşamı emretmiştir. Dolayısıyla gerçek bir kul için istemenin karşılığı Hz. Allah’ın müsaade ettikleri ile sınırlıdır. Bir başka deyişle Hz. Allah kulunun bir şey yapmamasını istiyorsa kula düşen de onları istememek ve yapmamaktır. Bu nedenle günah kavramı aslı itibarıyla istemeden gayrı ihtiyari olarak yapılan hatalar demektir ve bir kul asla bir günahı severek yapmaz! Çünkü gerçek bir kul Rabbinin yasakladığı ve sevmediği bir şeyi yani haramları sevemez ve severek o işleri yapmayı da isteyemez!
KENDİ ARZULARINI İLAH EDİNENİ GÖRDÜN MÜ?
Kur’an-ı Kerimde kendi istek ve arzularını Allah’ın emir ve yasaklarından üstün görüp “canım ne isterse yaparım kime ne?”, “keyif benim zevk benim, vücut benim, istek benim, arzu benim kime ne?” ve “isteyen istediğini yaşamakta özgürdür!” kafasıyla yaşayan, canının istediğinden başkasını tanımayan ve Allah’ın emir ve yasaklarını, Allah’ın hoşnutluğunu yok sayanlardan bahsederken böyle bahsediliyor. Nitekim Peygamberimiz (sav) de bu kimseler için “Yüce Allah’ın yanında sema gölgesi altında Allah’tan başka tapılan tanrılar içinde, kendi istek ve arzularına yönelenlerden daha büyüğü yoktur” buyurmuştur.
Hal böyleyken bir de sırf kendi istedi diye her şeyin olacağını düşünen ve olmayınca insanlıktan çıkıp etrafına yani sebeplere saldıranlar var… Örneğin önemli bir iş için yola çıkıp yolda trafik sıkışıp geç kalınca veya bir araç kendi aracına vurunca geç kaldığı için etrafa saldıranlar, arabayı tekmeleyenler, telefonları, bardakları, tabakları fırlatıp kıranlar, masaları yumruklayanlar… Takımı derbiyi kaybetti diye insanlıktan çıkanlar, televizyonları parçalayanlar, etrafa saldıranlar… Ne oldu? Siz olmasını istediniz diye her şey olacak mıydı? Hayır! Allah müsaade ederse olacak… Siz nefsinizi, hevanızı, zevklerinizi, istek ve arzularınızı ilah edinseniz de onların her dediği olmuyor işte…
Ve bir de “Benle böyle konuşamaz!”, “Bana böyle davranamaz!”, “Bana yanlış yapamaz!” gibi söylemlere sebeplere saldıranlar var! İyi de siz kimsiniz? Bu ne gurur, bu ne kibir, ne bu kendini beğenmişlik, bu ne kendi nefsini ilah edinmektir? Bu dünyaya gelmiş en şerefli ve en hayırlı insan, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (sav) efendimiz olduğu halde O’na neler yapıldı? O’na ne kadar çirkin davranıldı! O’na ne hakaretler edildi! O’na hem de en yakınları tarafından ne yanlışlar yapıldı! Ama hiç birine “Siz kimsiniz?” demedi! Bir şey söylenmesi gerektiğinde ise Hz. Allah söyledi…
Velhasılı kelam unutmayalım ki mezarlıklar yaşarken sürekli “Ben…” diyen ve nefsini ilah edinen insanlarla dolu! Gidip bir sorun isterseniz şimdi ne haldeler…?
Bir sonraki yazımızda görüşebilmek ümidiyle…
Şehabeddin Mahir TUNA
İlahiyatçı Yazar
sehabeddinmahir@gmail.com