10 K Grup
Toprak Turizm

MALINIZI KURBAN EDEMEZSENİZ, MALINIZIN KURBANI OLURSUNUZ!!!

2020-07-28 10:21:49
1459 OKUNMA

MURAT AYDOĞDU

 Kurban, sözlükte yaklaşma ve Allah'a yakınlaşmaya vesile olan şey anlamlarına gelir.
 
Dini bir terim olarak ise kurban, Allah'a yaklaşmak ve O'nun rızasına ermek için ibadet maksadıyla, belirli şartları taşıyan hayvanı usulüne uygun olarak kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eder.
           
Kurban, Hicretin ikinci senesinde emredilmiştir. Hanefi mezhebine göre Kurban günlerinde 20 miskâl (80.18 gr) altın veya 200 dirhem (595 gr) gümüşe mâlik olan kimselerin kurban kesmeleri, vâciptir. Bu nisabın üzerinden bir sene geçmesi şart değildir. 
         
Vacip hükmüne delil olarak şu Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerif’e dikkatimizi çeker: “Rabbin için namaz kıl ve (kurban) kes!” (Kevser 108/2)  “Kim imkânı olduğu hâlde kurban kesmezse, bizim mescidimize yaklaşmasın!” (İbn-i Mâce, Edâhî, 2; Ahmed, II, 321) 
         
Bu Hadis-i Şerif’te, imkânı olduğu hâlde kurban kesmeyen kimseler, ağır bir dille ikaz edilmiştir. Burada, kurban kesmeden namazın sahih olmayacağı kastedilmiyor. Ancak kurban kesmeyen kişiye bir ceza veriliyor ve onun hayırlı insanlardan uzaklaştığına, böylece büyük bir kayıp içinde olduğuna işaret ediliyor. 
         
Âlimlerin ekseriyetine göre ise, kurban kesmek, müekked sünnettir. (İslam’ın şiarı olan ve terkedilmesi asla düşünülemeyen bir sünnettir. Namaza çağrı olan Ezan gibi.) Bir kısım âlimler, şu âyetlerin kurbana delâlet ettiğini bildirirler:
     
“Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerlerine O’nun adını anarak kurban kesmeyi meşrû kıldık…” (Hac 22/34, 67)
     
“Rabbin için namaz kıl ve (kurban) kes!” (Kevser 108/2)
     
 “Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik.” (Sâffât 37/107)
       
Kur'an'da Hz. Âdem'in iki oğlunun Allah'a kurban takdim ettiklerinden söz edilir (el-Mâide 5/27); bir başka âyette de ilâhî dinlerin hepsinde kurban hükmünün konulduğuna işaret edilir (el-Hac 22/34)
       
Kurban toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar, sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur. 
       
Özellikle et satın alma imkânı hiç bulunmayan veya çok sınırlı olan yoksulların bulunduğu ortamlarda onun bu rolünü daha belirgin biçimde görmek mümkündür. 
       
Zengine malını Allah'ın rızası, yardımlaşma ve başkalarıyla paylaşma yolunda harcama zevk ve alışkanlığını verir, onu cimrilik hastalığından, dünya malına tutkunluktan kurtarır.      
       
Fakirin de varlıklı kullar aracılığıyla Allah'a şükretmesine, dünya nimetinin yeryüzündeki dağılımı konusunda karamsarlık ve düşmanlıktan kendini kurtarmasına ve kendini toplumunun bir üyesi olarak hissetmesine vesile olur.
     
Bir kimsenin kurban kesmekle yükümlü olabilmesi için dört şart aranır:
 
1. Müslüman olmak.
2. Akıllı ve bulûğa ermiş olmak.
3. Mukim olmak, yani yolcu olmamak.
4. Belirli bir malî güce sahip bulunmak.
       
Allah Resûlü, emredildikten sonra kurban kesmeyi hiç terk etmemiş, hatta yolculukta bile kesmiş ve şöyle buyurmuştur:
     
“Âdemoğlunun, Kurban Bayramı’nın birinci günü yaptığı işlerin Allah’a en sevimli olanı, (kurban) kanı akıtmaktır, (O gün Allah katında bundan daha sevimli bir amel yoktur.) Kıyâmet günü o kurban, boynuzları, tırnakları ve kıllarıyla gelir. Kurbanın kanı da, henüz yere düşmeden Allah’ın rızasına nail olur ve kabul edilir. O hâlde, kurbanlarınızı gönül hoşnutluğu ile kesin!” (İbn-i Mâce, Edâhî, 3; Tirmizî, Edâhî, 1/1493) 
       
Hadis-i Şerif’te “kan akıtmaktan” ve “kanı henüz yere düşmeden” ifadelerine yer verilmek suretiyle, kurbandan maksadın “kan akıtmak” olduğu gösterilmiştir. (Herhangi bir kişi kurban kesmek yerine onun değerinde parayı fakirlere sadaka olarak verse bu kurban yerine geçmez) Kan akıtmaktan maksat da, mü ‘minin Allah’a itaat, teslimiyet ve rağbetini arz etmesidir. Yoksa Allah’ın, ete ve kana ihtiyacı yoktur. Nitekim ayet-i kerimede:
     
“Allah’a, kestiğiniz kurbanların ne etleri ne de kanları ulaşır. O’na ancak sizin takvanız ulaşır…” buyrulmaktadır. (Hac 22/37)
     
Hz. Âdem’in oğlu Kâbil’in gönülsüz takdim ettiği kurbanı kabul edilmeyince, kıskançlığa kapılarak kardeşine, «Andolsun seni öldüreceğim» demişti. O zaman Hâbil’in ona verdiği cevap çok manidardır:
       
“…Allah ancak takva sahiplerinden kabul eder.” (Mâide 5/27)
       
Demek ki, kurban ile takva arasında çok sıkı bir bağ bulunmaktadır.
       
Herkes bir varlığa kurban olur. Kimisi vatanına, kimisi mal mülk ve servetine, kimisi sevdiği kişiye canını verecek kadar bağlıdır. Herkes kurban olduğu merciin değerini kazanır. Öyleyse biz neyin kurbanı olmaya hazırız?????
     
Kurban kesen bir mü’min hal diliyle; ‘‘Ya rabbi! Ben kendi canımı sana kurban etmem gerekiyor. Fakat Sen bana bunu yasakladın. Öyleyse canıma bedel olarak bu hayvanı kurban ediyorum’’ demiş oluyor.
     
Kurban Bayramı, malımızı Allah için kurban etme ve fedakârlık yapma günüdür. Eğer siz, malınızı kurban edemezseniz, malınızın kurbanı olursunuz.
     
Kurban; Hz. İsmail (as)’ın sabrı,  Hz. İbrahim (as)’ın teslimiyeti, Hz. Hacer validemizin tevekkülünün sembolüdür.
     
Müminler her kurban kesiminde Hz. İbrahim (as) ile oğlu Hz. İsmail (as)’ın   Cenab-ı Hakk'ın emrine mutlak itaat konusunda verdikleri başarılı sınavın hâtırasını tazelemiş ve kendilerinin de benzeri bir itaate hazır olduğunu simgesel davranışla göstermiş olmaktadır.
   
Allahü Teala idrak edeceğimiz Kurban Bayramını hayırlara vesile eylesin. Keseceğimiz kurbanlarımızı makbul eylesin. Tüm İslam aleminin bayramını tebrik ediyorum. Bayramınız mübarek olsun.

YORUM YAZ

ADINIZ SOYADINIZ:
YORUMUNUZ:
Sakarya-Sivas YHT seferi 4 Mayıs'ta başlıyor
1 / 15
Murat Optik

YAZARLARIMIZ

   

EN ÇOK OKUNANLAR

EN ÇOK YORUMLANANLAR

AKYAZI HABER

Arşiv Haber Arama

Şimşek Halı Yıkama