Bilal Soykan ve Osman Karaoğlan ve Hasan Akcan, HASAN YAZICI
ÇAĞRI OTOMOTİV
Batakköylü Düğün Salonu

Asgari ücretin tespiti…

2019-12-24 14:38:04
9950 OKUNMA

Halil AKAN

Her ne kadar son yıllarda lüks tüketim mallarına yönelik talepte ciddi bir artış yaşanmış olsa da, geride bıraktığımız son bir yılda ülkemde hayat gerçekten çok daha pahallı ve bir o kadar da zor hale gelmiştir. Şöyle ki: bir yıl öncesine kadar bir manava gittiğinizde, 50 tl ye birçok şey alabilirken, bugün birkaç şey değil ancak tek bir şey alabilmektesiniz. Her şeyin fiyatının iki üç kat arttığı bir ortamda siz asgari ücrete 100-200 tl zam yaparak bu fiyat artışının vatandaşa etkisini ortadan kaldıramazsınız. Zaten, yeni yılda yapılacak olası zamlarla ücretlere yapılacak devede kulak artış da ermiş olacağından, asgari ücretteki artışın vatandaşa hiçbir katkısı olmayacaktır. 
 
Bugünkü ekonomik şartlarda 2800 tl den aşağı bir asgari ücret kabul edilir bir miktar değildir. Haklı olarak denilecek ki, bu devletin verdiği bir maaş değil ki hükümet ne yapsın. Özel sektörün vereceği bir maaş ve yapılacak yüksek oranlı zam işverenler için ciddi bir yük teşkil edecektir. Bende diyorum ki, devletler vatandaşlarına hizmet için vardır. İşveren yeteri oranda zam’a yanaşmıyorsa devlet bu farkı kapatabilir. Nasıl mı? Tamamen kalkması gerektiğini savunduğum asgari ücretten alınan vergiden, hane başına çalışan sayısına bakılarak vergi indirimi yapılabilir. Şahsi kanaatim odur ki, Cumhurbaşkanımız bu konuda bir sürpriz hamle yapacaktır.
 
Bu yöntem bütçeyi zorlar diyenlere de diyecek birkaç sözüm var: O halde danışman, danışman yardımcısı, genel sekreter, genel sekreter danışmanı, genel sekreter yardımcısı vs vs diye uzayan o kadar çok fuzuli birim ve bunlar için ödenen maaşlar…
 
Daire başkanlarına özel araç ve özel şoför tahsisi gibi o kadar israf var ki bunların bir kısmında tasarrufa gidilse bütçede ciddi rahatlamaya neden olacaktır.  Hatta şuan, bir önceki kabine değişikliklerinden sonra görevden alınıp yeni bakanların elamanlarının yerleşmesi ile bir önceki bakanlıklarda görevli personellerden birçoğu bakanlığa uğramadan evlerinde mesaisini tamamlayıp yüksek maaş alan çok sayıda personel olduğunu düşünüyorum. 
 
Alın size bir başka örnek; çok kazanandan çok vergi alınmasına ilişkin: Tüccar birçok riski kendi üstlenip, yüzlerce binlerce kişiye ekmek kapısı açarak çok kazanırken, kazancının %55 e varan kısmını vergi olarak ödemek zorunda, peki ya futbol camiasında durum ne? Hangi çok kazanan, kaç kişiye istihdam olan bu sektörden, ne kadar vergi alınabiliyor bilen var mı? Her şeye kaynak bulan siyasi irade vatandaşının rahat yaşaması içinde kaynak bulmalıdır. Bu kaynağı yukarıda birkaç örnekte beyan ettiğimiz gibi tasarruf yaparak, adaletli vergi alımı yaparak gerçekleştirebilir.
 
Asıl kalıcı çözüm ise; 21 nci yüzyılda hala halkınızın ihtiyaç duyduğu miktarda gıdayı kendi ülkenizde doğal yollardan üretemiyorsanız. Siz hala marka olmayı başaramamışsanız, tüm yaptıklarınız kumdan kulelerden başka bir şey olmayacaktır. Bir rüzgâr veya bir dalga bu kumdan kulelerin yıkılığı gibi ülke de inşaa edilenlerde yıkılıp yerlebir olur.  
 
Aslında çok da zor değil üretmek, ancak karşınızda ciddi para kazanan lobiler var bunların karşısında dikilmek yürek ister değil mi? kimyasal gübre kullanımını nasıl yasaklarsınız? Sağlıklı beslenme ile halkınız sağlıklı olursa ilaç ve medikalleri nasıl kime satıp çuval dolusu para kazanacak bu hainler. Bu yüzden bu ülkede milletin menfaati doğrultusunda karar çıkartmak çok zordur. Millet kanser olmalı ki pahallı pahallı kemoterapi ilaçları satılmalı. Her şeyi hazır ve dışardan ithal ederek tüketen bir tolumun sağlıklı olması beklenebilir mi? ne yazıktır ki, hiçbir milletin vekili bu durumun farkında değil. Kendi şahsi menfaatlerine yönelik bir kanun maddesi çıkartılacağı zaman çatışma olmuyor, ana muhalefet konuşmuyor, kanunlar anında jet hızı ile çıkıyor fakat söz millet olduğunda, her siyasi parti işine geldiği gibi konuşuyor. Milletimin sağlığı ile gerçekten ciddi şekilde oynandığını düşünüyorum. Bunun adı gıda terörü. Soy kırım. Türk milletini yok etmekten başka bir şey değildir. 
 
Önce adalet, adil hale getirilmeli ve ithal edilen her şey teşvik verilerek ülkemde üretilmeye başlanmalı. Son yıllarda tek ele alınan konu inşaat ve konut sektörü olmuştur. Kardeşim bu evlerde yaşayacak insanlara evden önce iş lazım, aş lazım. Farkında mısınız bilmem, yurt dışından ülkeme yönelik olan göç terse dönüyor. Birçok tanıdığım gurbetçi yeniden gurbet yolunu tuttu. Çünkü ülkemde hayat zor ve pahallı, tüm bu zorlukları kabul etseniz de çalışacak iş bulmak imkânsız. Her şeyini gıpta ile takip ettiğiniz Avrupa da kaç yaşında olursanız olun sizi işe alırlar, ancak benim ülkemde bu imkânsızdır. 
 
Sorunlar belli, çözümleri de belli amma birileri yaptırmamak için birileri de yapmamak için direniyor. Birileri çıkmış Tl’nin değer kaybını savunuyor. Neymiş değerli Tl ihracatı azaltır, ithalatı artırırmış bırakalım bu boş lafları. Amerika ihracatta ilk sırada dolar çok mu değersiz, peki Euro, Yuan hangisi değersiz. Siz bir gömleği 30 tl ye üretip 50 tl ye sattığınızda ülke olarak 20 tl kazanırken, aynı gömleği marka olmuş yabancı 35 tl ye mal edip 100 tl ye satıyor 65 tl kazanıyor. Marka olmuş firmanın 100 adet ürün satışta elde ettiğini en az üç katı satarak anca elde edebilirsiniz. İşte size marka olmanın, kaliteli üretim yapmanın farkı. 
 
Kendi tarihine, örfüne, parasına düşman bizden başka bir millet var mıdır acaba? Yine başladı sosyal medyada dolar minm. 6.80 denmeye, buyurun bu şartlarda yatırım yapın. Daha 15 gün önce 6.20 olan Euro bugün 6.60; yani 100 000 euro da 40 000 tl fark etti. Siz bu yolla döviz alımını teşvik etmiş olurusunuz. Çünkü vatandaş bugün alacağından vaz geçip o parası ile dolar alsa üç beş ay sonra alacağı üründen aynı para ile iki adet alma imkânına sahip olabilmekte ise neden döviz almasın ki?
 
Hep diyorum üretirseniz güçlü olursunuz, üretirseniz işsizlik diye bir sorununuz olmaz. Eğitirseniz üretirsiniz. O halde çok çalışmalıyız.  O kadar çok yazılacak mesele var ki, hani bir atasözümüz var: “deveye sormuşlar neren eğri diye, o da nerem doğru ki demiş” kimsede hoşgörü, saygı, sevgi merhamet kalmamış. Biz birbirimize düşman olarak yeter artarız bile dış düşmanlara gerek yok. Kalın sağlıcakla…

YORUM YAZ

ADINIZ SOYADINIZ:
YORUMUNUZ:

Diğer Yazıları

Bekirpaşa kavşağında kaza
1 / 15
Yakıcı Garden

YAZARLARIMIZ

   

EN ÇOK OKUNANLAR

EN ÇOK YORUMLANANLAR

AKYAZI HABER

Arşiv Haber Arama

Green Garden