Bugün sizlere, altın fiyatları ve döviz kurları hakkındaki olası gelişmelere dair beklentilerimi ve bazı farklı konulardaki görüşlerimi aktarmaya çalışacağım. Burada yer alan görüşler benim şahsi düşüncelerim olup, yatırım tavsiyesi niteliğinde değildir.
Öncelikle altınla başlayalım: altın fiyatlarında düşüşün bittiğini belirtmiştim, artık yükseliş trendi başladı. 2600’lerin altı çok zor hatta hızlı bir şekilde yılsonuna kadar 3000’leri belki de daha da yukarıları görmek çokta sürpriz olmaz diye düşünüyorum.
Döviz kuralarına gelince, yüksek faizin tek amacının dolardaki sert yükselişleri dizginlemek olduğunu düşündüğüm için önceki yazılarımda da sıklıkla döviz kurlarında sert hareketler beklemediğimi yazmıştım. Düşüşü ihracatçılar, yükselişi faizciler istemez. Dolayısıyla dövizde ne aşağı ne yukarı sert hareketlerin olacağına ihtimal vermiyorum. Dolarda kademeli 34-36.000’lar, Euro da ise, 38.000-40000’ler ilk hedef seviyeler olarak gözükmektedir. Eski Yugoslavya gibi olduk para cep’e sığmaz oldu.
Yatırım yapmak isteyenler size sesleniyorum: geçici dünya için yaptığınız yatırımı ebedi olan ahiret hayatı için yapın, hiç ölmeyecek gibi de bu dünya için yatırım yapacaksanız bunlar; imarlı imarsız arsalar, tarla, 1+1 daire, altın ve Euro şeklinde bir sıralama yapardım. Benim için döviz hiçbir zaman ir yatırım aracı olmamıştır.
Şu teknolojik icatlara hemen dalmayın. Size halka hizmet ve yaşamı kolaylaştıracak icatlar olarak gösterilenlerin tamamına yakını aslında sizi kendilerine muhtaç etmek üzere tasarlanmıştır. Mesela internet hayatın vaz geçilmezi oldu, bankalar da öyle… acaba gerçekte de öyle mi? Gelelim farklı birkaç konudaki görüşlerime;
İlki sağlık, bir devletin amacı halkına sağlık hizmetleri sunmaktan öte halkının sağlıklı yaşamasını korumak olmalıdır. Çünkü sağlık harcamaları emperyalizme, para baronlarına kazanç sağlamaktadır. Hal böyle olunca kim bunu yapmak istese, buna imkân vermezler. Burada dönen paralar dudak uçuklatır cinsten olduğu için, halk sağlığı bozulacak onlarda ilaç ve ekipman satarak seni sömürecek. Milletimizin hem ruh hem beden sağlığının ciddi manada bozulduğunu düşünüyorum. Şuan birçok hastanemizin yoğun bakım ve yatar hasta servisleri ful işte sağlıkta gediğimiz nokta ortada…
Eğitime de değinmeden geçemeyeceğim, eğitimde eşitlik ilkesi bitmiştir. Şöyle ki vakıf üniversitelerinde eğitim bedeli 100 000-250000 tl. Devlette okusu diyenler olacak. Devlette okutmak istediğinizi düşünelim, daire kiralamak ve veya yurtta kalmak, ulaşım vs dediğinizde bu yükün altından 14000 tl lik emekli maaşı ile kalkmak neredeyse imkânsız demektir ki okumakta artık çiddi geliri olanlara has bir durum olmaktadır.
Ülkede çözüm bekleyen o kadar sorun var ki? Emekli maaşı 14000 tl, milletvekili maaşı 150000 tl. Ülke üretimde her alanda yetersiz olduğu için, cari açığı artırmamak adına halkın tüketimini kısmak lazım düşüncesinden hareketle vergileri artırarak, hayatı pahallı kılarak buna çözüm aramaktadırlar. Halkı üretime değil tüketime teşvik eden bir sistem mevcut olunca, İyiye gitmiyoruz. Neredeyse tüm tarımsal gıdaları ithal eder olduk. Gerisini siz düşünün.
Son olarak faiz hakkında birkaç kelam edip yazımı sonlandırmak isterim. %50-60’larla faiz ödeyerek bir ekonomi ne kadar ayakta kalabilir. Kazancınızı yatırımda değil sürekli faiz ödemelerine aktarmak zorundasınız. Bugün dünyada en yüksek faizi veren ülkeyiz. Hem Müslümanız hem Allah’ın lanetlediği bir işi meşrulaştırmışız, bu durumda Allah’ın dinine sahip çıkarsak Allah’ın yardımı gelir, aksi halde başımız dertten beladan, kıtlıktan kurtulmaz.
Sevgili dostlar ciddi bir düşman tehlikesi ile iç içeyiz bizi hayat pahalılığı ve benzer meselelerle dikkatimizi farklı yerlere çekmek istiyorlar. İçerde kalemşörleri dışarda silahlı güçleri ile bizi rahat bırakmıyorlar. Dünya sömürü düzeni için tek engel güç Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Üretimden elinizi, dilinizden zikri eksik etmeyin. Bakmayın siz bu İslam düşmanlarına, geriye dönüp bakın huzur nerede. Dinimize, kutsallarımıza dil uzatmalarına sessiz kalmak onları daha küstahça davranmaya teşvik edecektir.
Birkaç kelamda, maliye bakanımıza yazmak istiyorum. Sürekli esnafı vergi kaçırmakla suçlamak yerine, sektör temsilcilerini çağırıp mevcut vergi ve maliye politikalarından kaynaklı bir kayıt dışılık var mı diye sormak gerekmez mi? Bu şekilde gider maliye ve vergi politikalarında düzenleme yapılmadan sadece sıkı denetimlerle kayıt dışılıkla mücadele yönteminde ısrarcı olunursa ticaret iyiden iyiye durağanlaşır. Kepenk indiren esnafların sayısı hızla artar. Maliyenin görevi mevcut yasal düzenlemeleri yapmak tacirin önün açmak olmalıdır.
Son olarak ey Filistin! Seni unutmak mümkün mü EY cennetin zirvesine talip insanlar zümresi FİLİSTİN-GAZZE halkı. Ne mutlu size ki kanınız son damlasına kadar o canilere direniyorsunuz. Akıl almaz işkenceler yapan o zalimlere destek olanlar varken size sahip çıkan olmadığı gibi bana ne Filistin’den, Araplardan diyenler çoğaldı. Siyonist sistem asırlık planlar yapar. Nitekim Rahat rahat saldırabilmek için önce etraftaki engelleri kaldırdılar. Civar ülkelerin başına kendilerine engel olmayacak insanları lider olarak getirdiler. Sonrası zevk sefa vehim hastalığına yakalanmış Müslümanı bölüp parçalamak çok daha kolay oluyor. Rabbim tez zamanda bize ikram ettiği dini anlayıp hakkıyla yaşamayı nasip etsin. Allah’ım İslam’a ve Müslümanlara, mazlumlara yardım et.
Konu çok olunca kısa kısa değinmek zorunda kaldım. Sağlıcakla kalın, Allah’a emanet olun.