Pisikolojik Taktikler
Türkiye, yine kritik bir süreçten geçiyor. Tüm dünya açık bir şekilde ayan beyan ülkemizdeki egemenlerin statüko dayatması ile sivillerin normeşme
Türkiye, yine kritik bir süreçten geçiyor. Tüm dünya açık bir şekilde ayan beyan ülkemizdeki egemenlerin statüko dayatması ile sivillerin normeşme mücadelesine tanıklık ediyor.
Bir tarafta iktidarını korumak isteyen, psikolojik harp taktikleriyle “kaos” tellığı yapan statükocu egemenler; diğer tarafta ise ülkenin normeşmesi için gerekirse “bütün makamları feda etmeye hazırız” diyerek bedel ödemeyi göze almış milli irade temsilcileri.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, Türkiye’nin, rotasında ilerlemesini, normeşmesini, sivilleşmesini, eski kötü alışkanlıklarıyla, kangren olmuş sorunlarıyla yüzleşmesini istemeyen bir güruh var.
Bunlar suratlarına siyasetçi, bürokrat, akademisyen ve yargıç maskesi geçirmiş olsalar da artık gerçek kimliklerini gizlemeye güç yetiremiyorlar.
Normeşme karşısında direnen, Ergenekon’la içli dışlı olan siyasetçinin; siyasetçi, akademisyenin; bilim adamı ya da hukukçunun gerçek manada bir hukukçu olduğunu kabul edebilir miyiz?
Türkiye’de on yıllardır sürdürülen ‘mafya-çete’ sisteminin birer parçası olan sözde siyasetçi, akademisyen ve hukukçular elbette nemalandıkları statükoyu savunacak ve birileri de bunlara ‘siyasetçi’, ‘bilim adamı’ ve ‘hukukçu’ diyecek!
Albay Çiçek’in serbest bırakılması, Kaçmaz, Eminağaoğlu ve bir kısım yargıcın son tavırları gösterdi ki, Türkiye’yi bir ahtapot gibi sarmış olan Ergenekon belası, Masonik gizem ve düzen içerisinde hala çalışıyor. Düzenin başları içerdeyse, kolları onları savunmak için ellerinden geleni yapıyor!
Geçtiğimiz haftanın son günü Başbakan Erdoğan’ın belki de genel kurulda konuşmalarının tümünü özetleyen bir cümlesi vardı: “ezberleri bozduk” Gerçekten hükümet tarafından sürecin doğru yönetilip yönetilmediği ya da süreci yönetirken usûl hatasının yapılıp yapılmadığını ayrı tutarsak, Erdoğan iktidarı döneminde neredeyse yarım asırdır birikmiş kronikleşmiş sorunlara yönelik büyük bir risk alınarak, çözüm için adımlar atılıyor. Bu adımları küçümsemek, görmezlikten gelmek hakkaniyetle asla bağdaşmaz. Elbette böylesine kronikleşmiş, riskli, mayınlılarla dolu sorunları çözerken sıkıntılarla, bir takım komplikasyonlarla karşılaşmamız kadar doğal bir şey olamaz..
Zaten Erdoğan da bu kangren olmuş sorunları çözerken riskleri, provokasyonları, tehlikeleri hesaba katmış olmalı ki “ne pahasına olursa olsun” kararlılığını gösteriyor.
Hükümet eğer yıllar yılı ülkeye kan kaybettiren gelişmemizde ayağımızda bir pranga olan bu sorunları ortadan kaldırırsa hiç kuşkusuz tarihe geçecek. Bunun karşısında duranlar ise tarihi hezimete uğrayacak!
Sonucu hep birlikte bekleyip göreceğiz. Normeşme yolunda kararlılıkla mücadele eden sağduyunun feraseti mi kazanacak yoksa kendi şahsi emelleri için ülkeyi uçuruma itmek isteyen azgın azınlığın garabeti mi? Allah korusun, ‘mafya-çete’ düzeninin savunucuları Türkiye’yi ele geçirirse, 70 milyonun vay haline...
Haklıların cesaret ve kararlılığı önemli!


