Dua terim olarak kulun bütün benliğiyle yüce yaratana yönelerek ondan istek ve dilekte bulunması anlamına gelmektedir. Allah katında çok önemli bir yeri olan, dinin ve ibadetlerin özü sayılan dua; aynı zamanda kulun ister ayakta dururken, ister otururken, isterse yatarken, her an Allah'ı anması ve Rabbinin de kulunun bu davetine icabet etmesini ifade eder.
Her din mensubu Rabbine nasıl ibadet edeceğini, yaptığı ibadetleri ne şekilde yapacağını o dinin Peygamberinden ve Peygamberinden öğrenenlerden öğrenir. Peygamberimiz (sav)’de Allah’a nasıl ibadet edileceğini, bir ibadeti yaparken nelerin nasıl yapılması gerektiğini bizzat kendisi Sahabe-i Güzin’e öğretmiş, onlarda aynı şekilde silsile yoluyla sonrakilere öğreterek bu bilgilerin bizlere kadar ulaşmasını sağlamıştır. Bunlardan biri de gerek namazlardan sonra gerekse diğer zamanlarda yapılan dua ve dua etme şeklidir.
Diyanet İşleri Başkanlığı’mızın resmi haber sitesinde geçen günlerde “Peygamber Efendimiz (sas) nasıl dua ederdi?” başlıklı bir haber yayımlandı. Linkini yazımızın sonunda paylaştığımız bu haberde dua ve kabul olunacak bir duanın şartları ile ilgili çok kıymetli bilgilerin yanı sıra Peygamberimizin “dua etme şekli” de kaynaklarıyla yer alıyor. Buna göre Sünnet olan yani Peygamberimiz (sav)’in dua etme şekli şöyle tarif ediliyor:
“Allah Rasûlü dua edeceğinde bazen kıbleye yönelir, bazen koltuk altı görünecek kadar ellerini kaldırır, bazen avuçlarını açarak, bazen de avuçlarını birleştirerek içtenlikle dua ederdi.”
Dikkat çeken başka bir ayrıntı da kurumun sosyal medya hesaplarında paylaşılan resim ve videolarda avuçlarını birleştirerek dua eden bir resmin tercih edilmesiydi. Yani hani çoğumuzun bu şekilde dua eden birini gördüğümüzde “ocu bucu” dediğimiz dua var ya… İşte o dua etme şekli… Yani Diyanet İşleri Başkanlığımız adeta diyor ki “Ey Yurdum Müslümanları! Avuçlarını birleştirerek yapılan bu dua etme şekli ocu bucuların değil… Bizzat Peygamberimiz (sav)’in dua etme şekillerinden biridir.”
Burada bir ayrıntıya da dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Örneğin namazda ayakların arasının ne kadar açık olacağı ile ilgili bile mezhepler arasında farklı görüşler varken ve bunlar ilmihallerde yer alırken dua etme şekli ile ilgili hiçbir ayrıntı ve hükmün olmamasından bir Müslüman’ın dua etme şekli konusunda serbest bırakıldığı ve nakledilen şekillerden istediğini seçerek dua edebileceği anlatmaktadır.
Aslında bu bilgileri birçok insan da biliyor da… Bu tip yayımları görünce insan ayrı bir şaşırıp üzülüyor. Neden mi? Çünkü bir Müslüman diğer bir Müslüman kardeşini, inandığı dinin Peygamberi iki dua etme şeklini de kullandığı halde, sırf kendi tercih ettiği dua etme şeklinde dua etmiyor diye bilerek ya da bilmeyerek “ocu bucu” diye yaftalayarak tefrikaya neden oluyor! Çünkü, bu tefrika ve tefrikaya neden olan dua şekli, bizzat Peygamberimiz (sav)’in yaptığı dua şekli ve Sünnet olduğu halde koskoca Diyanet İşleri Başkanlığının 150 Bin Din Görevlisi neden bu şekilde dua hiç yapmıyor anlamak mümkün değil. Camilerde vaaz ve sohbet edilirken, ders verilirken, bu dua etme şeklinin de sünnet olduğunu, bu şekilde yapılan duanın ocunun bucunun değil bizzat Peygamberimizin dua etme şekli olduğu ve bu şekilde de dua yapılması gerektiği, bu görevliler tarafından cemaate neden anlatılmadığını anlamak ta zor! Anlatılsa belki de birçok insanımız, bu dua şeklinin de dinde var olduğunu ve Sünnet olduğunu, özellikle umre ve hacca gittiğinde etrafta dua ederken gördükleri Endonezyalıları, Malezyalıları, Orta Asyalıları, Afganları ve Pakistanlıları gördüğünde öğrenmez ve şaşırmaz! Çünkü bu komik fitne sadece bizim ülkemizde var!
Diğer taraftan dillerinden “Sünnet” sözünü düşürmeyen, üstüne üstün kılık kıyafeti, şekli şemali ile “Ben hücrelerime kadar Sünneti Yaşıyorum!” görüntüsünde olan bazı kimselerin dahi beklide bana “ocu bucu” demesinler diye avuçlarını birleştirerek dua yapmaması da düşündürücüdür.
Oysa bu bilgiler Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 150 Bin kişilik personeli tarafından cemaate anlatılsa ve bizzat kendileri tarafından da uygulansa birkaç hafta sürmez bu ülkede dua etme şekli nedeniyle ortaya çıkan bu tefrika ortadan kalkar. Söz gelimi cami imamları kılınan bir vakit namazı sonrası elleri açarak diğer bir vakitte ise avuçlarını birleştirerek dua yapsa hem Peygamberimiz (sav)’in tüm Sünnetlerini ihya etmiş, hem de bu kadar basit bir konu nedeniyle ülkemizde yer alan bir tefrika bertaraf edilmiş olur. Öyle ki bu ülke Müslümanları bir süre sonra yaygın şekilde kimisi ellerini açıp kimi de avuçlarını birleştirerek dua edeceği için kimse kimseye “ocu bucu” yaftası vuramayacak dua etme şekli nedeniyle ortaya çıkan bu fitne de inşallah yok olacaktır. Bir önceki Diyanet İşleri Başkanı görevinin son döneminde bir ara bu yolda adım atıp kendisi avuçlarını birleştirerek dua etmeye başlamıştı ki görevi sona erince bir tesiri ve etkisi olmadı.
Son olarak şunu da belirtelim: Bu ülkede herhangi bir cemaat veya tarikat, kılık kıyafeti, kıyafetinin veya aksesuarının rengi ve şekli ile kendisini diğer Müslümanlardan ayrı ve farklı göstererek bu tip fitne ve tefrikaya tuz biber oluyorsa o vebal huzur mahşerde kendilerine günah olarak yeter! Hz. Ömer efendimizin buyurduğu gibi bu dünya da İslam ile şereflenmek ve Müslüman olmaktan daha büyük izzet ve şeref yoktur. Birilerine bu yetmiyor da kendisini kıyafeti, kıyafetinin şekli ve rengiyle daha izzetli görüyorsa vah haline! Çünkü izzet ve şerefi İslâm’da değil de kılık kıyafetin rengi ve şeklinde arayanlar iki dünyada zelil olur.
Bir Ayet: “Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.” En’am Suresi – 159
Bir Hadis-i Şerif: “(Ümmetimin fesada gittiği zamanda kim benim sünnetime sarılsa ona yüz şehit sevabı vardır.”
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Resmi Haber Sitesindeki İlgili Haber İçin:
Şehabeddin Mahir TUNA
İlahiyatçı Yazar