Akyazı Adalet Ve Özgürlükler Platformu 402. Basın Açıklaması
Ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafyada sömürgeci güçler ile asırlardır devam eden bir mücadele yaşanıyor.
Dün olduğu gibi bugün de dinlerin ve medeniyetlerin merkezi olan bu bölgedeki enerji kaynakları sömürgeci güçlerin yeni savaş stratejileri geliştirmelerine yol açtı. Bu yüzden Ortadoğu halklarını birbirine düşürmek, savaş ve çatışmalarla hem yenilgiye uğratmak, hem silah ticareti yapmak ve hem de enerji kaynaklarını ele geçirmek gibi çok yönlü bir savaş taktiği izliyorlar. Dolayısıyla meseleyi sadece Irak,Suriye veya Kobani olarak değerlendirmek yanıltıcı olacaktır. Türkleri, Kürtleri, Arapları ve Farsları birbirine kırdırmak ve böylece onlarca yıl İslam Toplumlarının kendilerine gelemeyeceği bir süreci inşa etmek istiyorlar.Bu oyuna gelmemeliyiz, daha doğrusu gelmemeliydik ama ne yazık ki geldik. İşte Kobani de yaşananları görüyoruz. Orada yaşanan zulüm bahanesiyle burayı da karıştırmak isteyenler yine aynı güçlerdir. 6-7 Ekim'de yaşanan olaylar göstermiştir ki, onlarca yıldır ağır bedeller ödeyerek içinden geçtiğimiz Kürt Sorununda, kalıcı çözüme en çok yaklaştığımız bir dönemde küresel güçler yine devreye girmiştir. Kobani halkıyla dayanışma adı altında sokaklara çıkan gruplar, birçok kenti savaş alanına çevirerek sivilleri hedef almış, okul ve hastaneleri de içine alacak şekilde kamu binalarını tahrip etmiş, toplu ulaşım araçlarına, ev ve işyerlerine saldırılar düzenlemiştir. Kör şiddetin kaçınılmaz bir sonucu olarak masum insanların hayatına kastedilmiş ve çok sayıda sivil yaşamını yitirmiştir. Kitlesel sokak hareketlerinin kontrol edilemeyeceği ve bu durumun yaygın şiddet eylemlerine dönüşeceği bilinmesine rağmen, basiretsiz ve art niyetli çevrelerin halkı sokağa çağırmasının arkasında başka amaçların bulunduğu görülmektedir. Bu amaçların en önemlisi ise, çözüm sürecini sabote ederek şiddete dayalı bir yöntem izlemek ve halkı n moral ve motivasyonunu bozarak "bu çözüm süreci başarıya ulaşmaz" inancını yerleştirmektir. Egemen laik Kürt siyasi hareketi, aynı zamanda bölgedeki İslami grupları da hedef alarak diğer sivil siyasi oluşumlara hayat hakkı tanınmayacağını, bu kesimlerin ancak kendi vesayetleri altında hareket etmelerine izin verileceğini yine şiddet yoluyla deklare etmeye çalışmaktadır. Olaylarda bazı Kürt gençlerin dini kimlikleri nedeniyle hedef alınarak katledilmesi, bu laikçi-tektipçi materyalist zihniyetin vahşi yönünü göstermektedir.Tek tipçi Türk laisizmi ile Kürt laisizmi arasında hiçbir fark yoktur. Toplumsal barış ve güvenliğin tehdit altında bulunduğu bir ortamda çözüm sürecinin ilerlemesinin mümkün olmadığı herkesin malumudur. Defalarca vurgulandığı üzere, Kürt meselesi ne yazık ki hala iç ve dış müdahalelere açık ve kırılgan bir yapıya sahiptir. Bu yüzden halkımızın çok duyarlı ve uyanık olması,oynanan oyunun farkına varması gerekmektedir. Kardeşlik hukukumuzu belirleyen dini,insani ve vicdani değerlerimize sahip çıkmazsak, bölünmemiz ve parçalanmamız kaçınılmaz olacaktır.Yaşanan gelişmeler nedeniyle birbirimizin hukukuna daha fazla sahip çıkmalı ve etnik-dini kimlikleri ön plana çıkarmak yerine eşit ve adil bir toplumu nasıl oluşturacağımızı hep birlikte düşünmeliyiz. Allah zalimlere fırsat vermesin, şeytanın ve onun destekçilerinin şerrinden hepimizi muhafaza eylesin,bir binanın tuğlaları gibi kardeşliğimizi güçlendirsin inşah.
AKYAZI ADALET VE ÖZGÜRLÜKLER PLATFORMU
ADINA MAZLUMDER AKYAZI ŞB.BŞK.
MAHMUT ALEMDAR




