ÇAĞRI OTOMOTİV
Batakköylü Düğün Salonu

SAĞLIK HiZMETLERi ÜZERiNE...

2018-07-31 14:38:56
1835 OKUNMA

Halil AKAN

SAĞLIK (BÖLÜM:1)
 
Biran evvel çözüm üretilmesi gerektiğini düşündüğüm sorunları başlıklar halinde ilkyazımda belirtmiştim ve tek tek konuları ele almaya başlamıştık. Geçen hafta, hayati önem arz ettiğini düşündüğüm Adalet konusunu işlemeye çalışmıştım. Bana göre üretimden, sanayiden, dövizden, faizden her şeyden daha önemli konudur adalet. Bu yazımda sizlerle sağlık konusunu işlemeye çalışacağım. Sağlık konusunu iki bölümde ele almaya çalışacağım. İlk bölümde hastane koşulları ve hizmeti, ikinci bölümde de gıda denetimi açısından ele almaya çalışacağım.
 
Sağlıkta geçmişle kıyaslanmayacak kadar çok gelişme kat ettik. Hastanelerimizin gerek hekim kadroları gerekse de fiziki şartları eskiyle kıyaslanamayacak derecede çok ileride.  Ancak, hastanelerin modernliğinin önemi kadar halkın hastaneye ne kadar sıklıkla gittiği de önemli.  Evet,  hastanelerimiz geçmiş yıllara göre hem daha modern hem de sayıca daha fazla.  Ancak asıl mesele hastane yapmak mı yoksa hastalanmanın önüne geçmek mi bunu açıklığa kavuşturmak zorundayız.  Bu açıdan bugünkü yazımda hastane imkânları, hizmet şekli ve Batıda sağlık uygulamasının işleyişine bakıp ülkemdeki durumla kıyaslayarak konumuzu tamamlamaya çalışalım.
 
 Nerdeyse her ilde gerek devlet gerekse özel sektöre ait 8-10 adet hastane -sağlık kurumu var. Buna rağmen tüm hastaneler, aile hekimlikleri, sağlık ocakları hasta dolu. Bunca sağlığa yapılan harcamaya rağmen hastalanma oranı azalacağı yerde artıyor, acaba neden?  Gelin birlikte bu yazımızda bunun nedenlerini bulmaya çalışalım bir sonrasında da çözüm neler olabilir onara değinelim.  Önce Avrupa’da sağlık hizmetleri nasıl işliyor kısa bir göz atalım. Avrupa’da gece rahatsızlandığınızda ve/veya canınız istediğinde devlet hastanesine ve/veya devlet güvencesinde olan özel hastanelere gidemezsiniz. Acil diye bir kavramda yoktur. Gidebileceğiniz ilk ve tek yer AİLE HEKİMİNİZdir.  O gerekli görürse sizi başka hastanelere sevk eder.  Onlarda sizi muayene eder ve takibe alır. Peki ya bizde nasıl oluyor ona bakalım. Gece hastalanırsanız gerek özel gerekse de devlet hastanelerinin ACİL birimleri 7/24 hizmete vermektedir. İsterseniz bir günde birden fazla hastaneye, hekime gidebilirsiniz. Her biri de size bir poşet ilaç verecektir bundan şüpheniz olmasın. Bizim dünya da antibiyotik kullanımında ve MR çektirmede birinci sırada yer almamızın suçlusu halk değildir herhalde. Hatta ülkemde hasta muayenesi, ekonomi yorumlamak gibi oldu. Ne demek o diyeceksiniz.  Muaynenin yerini tahlil aldı. Hastaneye gittiğinizde şikayetinizi yarım yamalak anlatırsınız, sizden tahliller istenir, özel hastanelerde o da kurtarmaz röntgen olmadı tomografi oda yetmez MR istenir,  siz eve netice almadan dönmek zorunda kalırsınız çünkü sonuçlar hemen çıkmayacağı için doktorunuz yorum yapamayacaktır.  Bunların hastaya ve devlete milli servete zararı var mı yok mu kimse bu boyutuna bakmaz.  Hastanelerin asıl adı şifa hane idi ancak ben onlara ticaret hane diyorum. Çünkü neticede özel sermaye ile kurulmuş bir işletmedir hastane.  Sermayenin karşılığı ekonomide kardır.  Batıda ne kadar hasta olursanız olun şiddetli öksürüyor olsanız da, beliniz ağırsa da size iğne ilaç vermezler, MR, tomografi istemezler. Teşhis koyamadıklarından değil ha, hem devlet bütçesini düşündüklerinden hem de insan sağlığına zararı dokunacağından. Asıl ilginç olan ise, onlar bizim gibi ilaç ve hastane ekipmanlarını ithal etmiyor aksine üretip ihracat yapıyorlar. 
 
Artık tüm hastanelerden sadece parası ve adamı olan değil herkes yararlanabilmekte.  Lakin geçmişle kıyaslanmayacak kadar da hasta ve hastalık sayısı arttı. Acilde bir gecede 500-1000 hasta bakılıyorsa, devlet hastaneleri, araştırma hastaneleri, sağlık ocakları, aile hekimlikleri ve özel hastaneler dolu ise bir doktor bir günde 50-100 hatta daha fazla hastaya bakmak zorunda kalıyorsa bence,  sağlık konusunda nerede olduğumuzu bir kez daha düşünmek yarar var.  Ameliyat, anjiyo, Mr, tomografi gibi birimlere aylar sonrasına randevular veriliyorsa, üstelik bu birimlerin çoğu 24 saat esasına göre çalışıyorsa, devletin yani hükümetin ve özellikle sağlık bakanlığı ile gıda tarım bakanlığının başlarını iki eli arasına koyup düşünmesi gerekiyor. Çok basitten sağlık bakanlığı şöyle bir araştırma yapmalı bence. Mesela,  hastanelere en çok hangi şikâyetlerle gidiliyor, nedenleri neler olabilir ve ne gibi tedbirler alınarak bunlar önlenebilir. Bunu yapmak çok mu zor olmasa gerek.  Bu yolla birçok hastalık için tedbir alınabilir. Hem halkın yaşam kalitesi artar hem de devlet bütçesinden harcamalar azalmış olur. Hastaneler açmak bence övünülecek bir durum değil, aksine bu durum halkınızın sağlıklı olmadığını gösterir,  bunun yanında kendi kendine hiçbir alanda yetemeyen bu ülkenin sağlık harcamaları ile cari açığını daha da artıracağına işarettir. Halkın GDO’suz doğal gıdalar ile beslenmesine imkân sağlamak bence hastane yapmaktan daha önemlidir. Tabi bunu yapmak istediğinizde karşınızda ciddi tehditler çıkacaktır. İlaç firmaları, medikaller, hastane işletmecileri yani para baronları. Bu engeli aşmak zor mudur? Galip olan Allah c.c. siz yeter ki hak için halka hizmet etmek isteyin zafer sizin olacaktır.
 
 Özel hastanelere gittiğinizde duvarda şöyle bir yazı vardır .” hastanemizin  %200 fark alma hakkı vardır”. Hem devlet hem vatandaş çifte kavrulmuş lokum gibi yenir gider. Sağlık bakanlığına defalarca yazdım sıklıkla özel hastaneleri, devlet hastanelerini sanki hastaymış gibi müfettişler göndererek yerinde denetleyin diye ama nafile. Hepsi mi böyle elbette ki değil amma maalesef çoğunluk hastaya şifa vermekten önce kasayı doldurmaktan yana yöntem izliyorlar.
 
Demek oluyor ki, halk sağlıklı beslenmiyor. Siz halkınızın zorunlu tüketim ürünlerini üretmiyorsanız hastalıkların önüne geçemezsiniz. Her şeyi yurt dışından ithal eder olduk. Doktorların günlük muayine ettikleri hasta sayısı oldukça fazla. Hastaneler aynı işlevde olmaktansa ihtisas hastanelerine dönüşüm şart. Sağlıksız gıda satışının önüne geçmek şarttır. Aile hekimliğini kuruluş gayesine uygun işleyişinin sağlanması şarttır. Mr, tomografi, anjiyo daki artışın denetlenmesi şarttır. Dikkat edilirse eskiden SGK ödeme yapmadığı için özel hastanelere gitmek, hizmet almak, paranız yoksa imkânsızdı. Devlet bu kötü kullanıma müsait durumu denetimlerini sıklaştırarak ortadan kaldırmalı. Eskiden fiziki muayine vardı o kalktı. Muayine ile çözülen birçok şikâyet nerde ise kalmadı. Yazımın başında belirttiğim gibi bu durumun iki açıdan incelenmesi gerekiyor, biri hastane koşulları diğeri beslenme koşulları ikisi bir biri ile doğrudan bağlantılı. Çözümü yok mu? Elbette ki var. Neler olabilir bir sonraki yazımda o çözüm seçeneklerine değineceğim. Kâinatın efendisinin sağlıkla alakalı kıssası ile yazımıza noktayı koyalım. Peygamber efendimize kendisine ve ümmetine hizmet etmesi için bir dr. hediye edilir, Ancak aradan geçen onca zamana rağmen hastalanan olmaz. Hekim, efendimize gelerek ya Muhammed (sallallahualeyhivessellem), onca zamandır size hizmet için buradayım ancak sizden hastalanan olmadı der. O âlemlerin efendisi bize rehber olacak şu sözü söyler, seni gönderene de sana da teşekkür ederiz. Ancak, benim ümmetim pek hastalanmaz nedeni ise, onlar çok acıkmadıkça sofraya oturmazlar, sofraya oturduklarında da tıka basa yemezler ve temizliklerine de çok dikkat ederler der. Şimdi biz bu üç özelliğin hangisini uyguluyoruz bir bakalım. Kalın sağlıcakla.
 

YORUM YAZ

ADINIZ SOYADINIZ:
YORUMUNUZ:

Diğer Yazıları

En popüler bebek isimleri belli oldu
1 / 15
BELLONA

YAZARLARIMIZ

   

EN ÇOK OKUNANLAR

EN ÇOK YORUMLANANLAR

AKYAZI HABER

Arşiv Haber Arama

Networks