Çetinler Kereste İnşaat Akyazı
Akyazı Aktaş Sürücü Kursu

MEHMET TAŞTAN İLE PAZAR YAZILARI İSTANBUL’UN FETHİ…

2016-05-29 14:00:54
3253 OKUNMA

Mehmet TAŞTAN

MEHMET TAŞTAN İLE PAZAR YAZILARI

 İSTANBUL’UN FETHİ…

29 Mayıs 2016 İstanbul’un fethinin 563.Senesi...

Peygamber efendimiz buyurmuşlar;

‘’İstanbul elbette fethedilecektir. Bunların kumandanı ne güzel bir emir, askerleri ne güzel askerdir.’’

Peygamber efendimiz İstanbul’un Müslümanlar tarafından feth edileceğini buyurmuş, feth edecek komutan ve askerlerine de dua etmiştir.

O’nun bu müjdesine ve duasına kavuşmak müslüman padişahların hepsinin ortak isteği olmuştur.

Fatih Sultan Mehmed han  tahta çıktığında ondokuz yaşındaydı.

 

Tek şey vardı gönlünde:

 

"İstanbul'u almak!"

 

Hep bunu düşünür, buna zihin yorar,

 

önüne Bizans haritasını alır, gece-gündüz bunun hesaplarını yapardı.

 

Ve çok kararlı idi.

 

 "Ya Bizans'ı alırız, ya Bizans bizi alır" derdi.

 

Zafer Nisan-Mayıs  aylarında 53 gün süren bir muhasaradan sonra gerçekleşti…

Bu güzel İstanbul’u müslüman Türk âlemine kazandıran, başta Fatih Sultan Mehmed han olmak üzere, Onu yetiştiren hocalarını ve fetihte can veren şehidlerimizi, gazilerimizi ve yüreğinde bu sevgiyi taşıyanları rahmetle ve Fatihalarla anıyoruz.

PANAROMA 1453

Birkaç kez ziyaret ettim..

Sizde ailenizle,çocuklarınızla bir kez olsun ziyaret edin…

Tarihin derinliklerinde dolaşın…

Topkapı Kültür Parkında sanal olarak hazırlanmış olsa da bu tarih müzesinde,tarihin şanlı destanının manevi ruhaniyetini yaşayın…

Geçmişte  tarihin derinliklerinde verilen kahramanlık destanını göğsünüzü gererek izlerken yüreklenin…

Bir çağın kapatılıp,yeni bir çağın açılmasına vesile olan kahramanlığı görün…

Görün ki feth heyecanımız her daim baki kalsın…

Yetişen neslimiz Osmanlı Torunu olduklarını unutmasınlar…

ULUBATLI HASAN (BİR KAHRAMANIN HİKAYESİ)

…Gözünde ne tımar, ne sancak vardı. Mansıp ta asla gözü yoktu.

 İlk hatta dövüşenler yavaş yavaş erimiş, sıra ikinci hatta gelmişti.

Ulubatlı Hasan artık yerinde duramıyor:-Vezirler daha ne beklerler, bize neden müsaade etmezler?.. diye arkadaşlarına soruyordu.

Nihayet hücum emri verildi. Hasan ve arkadaşları surlara doğru koşmaya başladılar.

Surların üstünden ağlı paçavralar, oklar atılıyor, duvara çıkmaya imkan vermiyordu.

Hendekler şehidlerle dolmuştu.

Ulubatlı ve arkadaşları düşman ateşine fedakar göğüslerini siper ederek kale duvarına tırmanmaya çalışıyorlardı.

Bu yüzden, mevcutlarının yarıdan fazlasını kaybetmişlerdi.

Fakat düşenin yerini bir başkası alıyordu.

Bir ara surlarda akisler yapan bir nara duyuldu:-Ne durursuz şahbazlarım, atılın aslanlarım!...

Bu, Sultan Mehmed’in sesiydi.

Hasan kendinden geçmişti.

 Zevkine doyulmaz bir heyecanla ileri atıldı.

 O da arkadaşlarını teşci ediyor, naralar atıyordu:-Vurun kardaşlarım, Allah için vurun!..

İşte Sultanın da sancakları ateş hattına kadar gelmişti.

 Onların gölgesinde dövüşmekten, şehidlik mertebesine ulaşmaktan büyük mertebe ne olabilirdi?

Hasan muradına nail oldu.

 Şahinler gibi  tırmanarak surlardan birine çıktı.

32 arkadaşı da arkasından geliyordu.

 Ok yağmuru altında bayrağı dikti.

Üzerine gelenlere sağ elindeki kılıcı ile mukabele ediyor, sol eliyle bayrağı tutuyordu.

 Vücudu delik deşik olmuştu.

Artık, kendisine bunca meydanlarda zafer bahşetmiş olan baba yadigarı kılıcı sallayamıyor, fakat iki eliyle bayrağa sarılmış, onu bırakmıyordu.

O civarda bulunan bütün Yeniçeriler coşmuştu:“Allah...Allah...” sadalarıyla ileri atılıyorlar Ezan-ı Muhammedî okuyarak ateşe giriyorlardı.

Bayrağı indirmemek, biraz sonra düşecek olan Ulubatlı Hasan’ın yerini boş bırakmamak lazımdı.

Hasan, bayrağı öpmek istiyormuş gibi son takatini sarfederek doğrul du, sonra birden surların üzerine düştü.

O, artık son arzusuna nail olmuş, şehidler kervanına katılmıştı.

KISSADAN HİSSE

İstanbul sabah sekiz sıralarında fethedilmişti.

 

 Fâtih Sultan Mehmed ise şehre öğle saatlerinde Topkapı'dan girdi.

 

Beyaz bir at üzerinde idi.

 

Muhteşem bir alayla ve alkışlar içinde ilerleyerek, Ayasofya'ya doğru yol aldı.

 

 Zulümden ve haksızlıktan bıkmış olan Bizans halkı yeni bir bekleyişin içinde idi.

 

 Fâtih geçtiği sokakları, caddeleri, evleri dikkatle gözden geçiriyordu.

 

Yanında ileri gelen kumandanlarıyla vezirlerinden başka, Molla Gürânî, Molla Hüsrev, Akşemseddîn ve Akbıyık Sultan gibi âlimler ve velîler topluluğu da bulunuyordu.

 

Yerli halk yolları doldurmuştu.

 

Fâtih Sultan Mehmed çok genç olduğu için,

 

Herkes Akşemseddîn'i pâdişâh sanıyordu.

 

Ona, demet demet çiçek veriyorlardı.

 

 Akşemseddîn hazretleri, genç pâdişâhı göstererek;

 

"Sultan Mehmed ben değilim, O dur." sözüne karşılık;

 

Sultan Mehmed’de;

 

"Gidiniz, yine ona gidiniz. Sultan Mehmed benim, ama o benim hocamdır. Şehrin mânevî fâtihi O’dur." diyordu.

 

Akşemseddîn hazretlerine; "İstanbul'un fethedileceği zamânı nasıl bildin?" diye sorulunca, şöyle cevap verdi;

 

"Kardeşim Hızır ile ilm-i ledünniyye üzere İstanbul'un fetih vaktini çıkarmıştık. Kale fethedildiği gün, Hızır'ın, yanında evliyâdan bir cemâatle hisara girdiğini gördüm. Kale fetholunduktan sonra da, Hızır kardeşimi kalenin üzerine çıkmış oturur hâlde gördüm."

 

ÖZLÜ SÖZ

Ey konstantiniye, ya sen beni alırsın, ya ben seni alırım.

YORUM YAZ

ADINIZ SOYADINIZ:
YORUMUNUZ:

Diğer Yazıları

En popüler bebek isimleri belli oldu
1 / 15
Yakıcı Garden

YAZARLARIMIZ

   

EN ÇOK OKUNANLAR

EN ÇOK YORUMLANANLAR

AKYAZI HABER

Arşiv Haber Arama

Networks