Ülkemiz şimdilik zor bir süreçte…
Sakın ama sakın ümidsiz olmayın…
Bu millette’’ VATAN SEVGİSİ İMANDANDIR’’ inancı olduğu müddetçe, bu millet, bu vatan sahipsiz değildir.
15 Temmuz darbesi sıradan bir FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ kalkışması değil!
Buna beni kimse inandıramaz.
Arka planda Amerika, İngiltere, İran, Nato, v.d, hepsi var…
Uluslararası bir işgal planlandı vatanımıza.
Darbe kalkışması başarılı olsa idi,
Bugün Amerkika, Suriye, İran Şii milisleri, Deaş, PYD köpekleri, itleri, şerefsizleri  ülkemizde cirit atıyordu.
Maalesef kullanılan maşaydı FETÖ teröristleri…
Bugüne kadar beslendikleri kaynağın emrine girdiler, maşa oldular.
Vatanın ve milletin bekası ile oynamağa kalktılar.
Onlar Cumhurbaşkanımızın yok edilip, devlet yönetiminin kendilerine teslim edileceğine inanmış aptallardı.
Dine hizmet ettiklerine inandırılan, sahte mehdi peşinde koşan Ehli-Sünnetten uzaklaşan devlete isyan eden sözde müslümanlardı.
‘’Bir gün yaralı bir kuş Hazreti Süleyman’a Aleyhisselam gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler.
Hazreti Süleyman, dervişi hemen huzuruna çağırtır.
Ve ona sorar;
“Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?”
Derviş kendini savunur;
“Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı.”
Bunun üzerine Hazreti Süleyman kuşa döner ve der ki; “Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun?”
Kuş kendini savunur.
“Efendim ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.”
Hazreti Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın yerine getirilmesini ister.
“Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın” diye emreder.
Kuş o anda;
“Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın” diyerek öne atılır.
“Neden” diye sorar Hazreti Süleyman…
Kuş sebebini şöyle açıklar;
“Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar... Siz en iyisi mi, bunun 
Üzerindeki derviş hırkasını çıkartın... Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın."
Yıllarca bu insanın ne kadar sahte bir derviş, ajan olduğunu dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştım.
Bugün artık yaşanan bunca hadiseden sonra hala bu adama ‘’âlim’’ diyen, inanan arkadaşlarım var ise benden uzak dursunlar…’’
Muhafaza eden ‘’Allah ‘’muhafaza ediyor…
Cumhurbaşkanımız ;’’Ben sadece Rabbimin önünde diz çökerim,
O’na kulluk eder, O’na secde ederim’’ diyordu…
Sıkça  aşağıda ki mısraları da duyardık Cumhurbaşkanımızın ağzından…
‘’Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır... 
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır…’’
Şek ve şüphe yok…
Yüce Rabbim bu millete, bu vatana sahip çıkıyor…
Sahipsiz değiliz…
Darbenin olduğu gece yaşanan ve aşağıda sosyal medya da paylaşılan  bir hadiseyi sizinle paylaşacağım.
Mutlaka sonuna kadar okuyun değerli okuyucularım.
Nasıl bir muhafaza altında olduğumuzu görün.

‘’Kardeşlerimizden Yusuf Fırat kardeşimizin başından geçen bir olayı sizlere kendi anlatımı ile aktarıyoruz:
Yusuf Fırat:
- Darbe teşebbüsünün olduğu 15-07-2016 tarihini 16-07-2016 ya bağlayan gece saat 00.00 ila 00.30 civarı idi. Meydana çıkma hazırlığı için eve gelmiştim. Evimizin salonuna girdiğimde annemi salonun bir köşesinde yere çömelmiş ve başını ellerinin arasına almış, titreyerek ağlarken buldum. Kendisine birkaç kez seslendim ama korku doluydu titriyor ve kafasını kaldırmıyor cevap vermiyordu. Hemen yanına gittim kollarından tutup kaldırdım. Anne ne oldu neyin var dedim. Annem ağlayarak bana sarıldı ve sadece " GÖRDÜM" dedi.
Ben kendisine ne gördüğünü sordum. 
Bana cevap olarak tekrar sadece “GÖRDÜM" dedi.
Ve ben mutfağa gidip annemi sakinleştirmek kendisine getirmek için su aldım. Elini yüzünü su ile yıkayıp, bir bardak da su içirdikten sonra, tekrar ne olduğunu sordum.
Bana cevaben:
" BALKONDAN DIŞARI BAKTIĞINDA ORDU HALİNDE BURSA EMİRSULTAN MAHALLESİ İKİ KAPILI MESCİT SOKAĞINDAN BURSA MEYDANINA İNEN EVLİYALARI GÖRDÜĞÜNÜ, GÖRÜNCE KORKUDAN BALKON DEMİRLERİNİ SIKICA TUTTUĞUNU, EVDE ODADA OLAN AĞABEYİME BAĞIRARAK SESLENDİĞİNİ AMA AĞABEYİMİN KENDİSİNİ DUYMADIĞINI, O AN EVLİYALARDAN EN ÖNDE OLANIN KENDİSİNE DÖNEREK
-KORKMA KIZIM BÜTÜN KONTROL BİZİM ELİMİZDE, HERŞEY ÇÖZÜLECEK, dediğini
Ve ardından annem korku ve çığlık atarak O EN ÖNDE OLAN EVLİYAYA
" SİZ KİMSİNİZ" dediğini,
O EVLİYANIN CEVABEN:
- BEN EMİR SULTANIM, dediğini,
O AN heyecan ve korku ile annemin kendisini balkondan evin içine doğru atmış olduğunu belirtti. Ve o anı yaşadıktan sonra, kardeşimizin eve geldiği ana kadar annesinin titreyerek salonun köşesinde kalmış olduğunu belirtti.
Kardeşimizin annesinin yaşamış olduğu bu ibretlik hadise hala annesinde tesirini sürdürmektedir.
 O günden beri Yusuf Fırat kardeşimizin annesi sürekli olarak ağlamaktadır.
ALLAH-Ü TEÂLA HAZRETLERİ EVLİYAULLAHIN DUASI VE NAZARLARINI ÜZERİMİZDEN VE BU VATANIMIZDAN EKSİK ETMESİN.
ÂMİN...(Safa Şener Alıntı...)

" Binlerce top ve tüfek, yapamaz aslâ,
Gözyaşının seher vakti yaptığını,
Düşman kaçıran süngüleri, çok def'a,
Toz gibi yapar, bir mü'minin duâsı. "

Son sözlerim şudur,bir daha yazıyorum, ikinci bir emre kadar meydanları boş bırakmayalım…
Gerçekler bir bir ortaya çıkınca yaşadıklarımızın 2. Bir Çanakkale Savaşı olduğunu göreceksiniz.
Milletimizin yazdığı tarihin, ’YENİ BİR ÇANAKKALE DESTANI’ ’olduğunu da.
Allah yardımcımız olsun…

Not:
19 Temmuz Salı günü bir tweet atmıştım. ‘’Bu @fuatavni_f denen itin yazmaları son bulmadığı müdetçe bu ülke de ne paralel çete biter,ne de darbe?’’diye…
Çok şükür ertesi gün yakalandı haberi düştü.
Bu iş tamam inşallah…